Skip to main content

Yazar: Bülent Özçelik

Glomus tümörü

Glomus tümörü, nadir görülen ve genellikle iyi huylu olan bir tümör türüdür. Bu tümörler, özellikle tırnak yatağının altında veya parmak uçlarında meydana gelir ve glomus cisimciklerinden köken alır. Glomus cisimcikleri, kan akışını düzenlemeye yardımcı olan küçük damar yapılarıdır. Glomus tümörleri, bu yapının anormal şekilde büyümesi sonucu ortaya çıkar. Genellikle küçük, yuvarlak ve saydam nodüller olarak gözlemlenebilirler. Ancak, tümörler çoğu zaman hastalar tarafından geç fark edilir çünkü belirtiler genellikle yavaşça gelişir.

Glomus tümörlerinin belirtileri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında ağrı, hassasiyet ve çeşitli değişiklikleri içerebilir. Bu belirtiler genellikle uzun süre boyunca fark edilmeyebilir.

  • Ağrı: Glomus tümörlerinin en belirgin belirtisi, tırnak altında veya parmak ucunda meydana gelen keskin ve tekrarlayan ağrıdır. Bu ağrı, genellikle dokunma sırasında veya soğuk havada şiddetlenir ve elektrik çarpması hissi verebilir. Ağrı, tırnağın üzerine basıldığında daha da artabilir.
  • Tırnakta Şekil Bozukluğu: Tırnakta deformasyonlar ve şekil bozuklukları gözlemlenebilir. Bu, tümörün tırnak yatağında neden olduğu baskı ve değişikliklerle ilgilidir.
  • Mavi-Mor Nodül: Bazı hastalarda, tırnak altında mavi-mor renkte bir nodül görülebilir. Bu nodül, glomus tümörlerinin karakteristik bir işareti olabilir.

Glomus tümörü tanısını kim koyar?

Glomus tümörlerinin tanısı, genellikle fiziksel muayene ve çeşitli görüntüleme yöntemleri ile konulur.

  • Fiziksel Muayene: . Tırnak üzerine bası uygulandığında ağrının artıp artmadığı gözlemlenir. Ayrıca, parmak altına ışık tutarak kitlenin görünürlüğü değerlendirilir. Bu basit yöntemler, tümörün varlığı hakkında ilk ipuçları elde edilebilir.
  • Görüntüleme Testleri: Glomus tümörlerinin tanısında genellikle daha ayrıntılı görüntüleme yöntemleri kullanılır.
    • Direkt Grafi: Tümör bazen kemiği eriterek kemikte boşluklar oluşturabilir. Bu, direkt grafilerde gözlemlenebilir. Bu yöntem genellikle tümörün kemiğe etkilerini değerlendirmek için kullanılır.
    • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): MRI tetkikleri, tümörün yerini ve boyutunu belirlemek için kullanılabilir. Ancak, MRI tetkiklerinin dikkatli ve parmağa yönelik yapılması gereklidir. Yetersiz yapılan MRI tetkikleri, kitlenin doğru şekilde tespit edilmesini zorlaştırabilir. İnce kesitlerle yapılan MRI, tümörün tam olarak değerlendirilmesine yardımcı olabilir.

Glomus tümörü ameliyat gerektirir mi?

Glomus tümörlerinin tedavisi genellikle cerrahi müdahale ile gerçekleştirilir. Tedavi yöntemi, tümörün tırnak yatağındaki yerleşimine bağlı olarak değişir.

  • Tırnağın Kenarında Yerleşen Glomus Tümörleri: Bu tür tümörlerde, genellikle tırnağın çekilmesine gerek kalmadan cerrahi müdahale yapılabilir. Tümör, tırnağın kenarından erişilerek çıkarılır. Bu yöntem, genellikle tümörün başarıyla temizlenmesini sağlar.
  • Tırnağın Ortasında Yerleşen Glomus Tümörleri: Tümörün tırnağın ortasında yerleştiği durumlarda, tırnağın çekilmesi gerekebilir. Tırnak çekildikten sonra, tümör doğrudan erişilerek çıkarılır. Bu işlem, tümörün etkili bir şekilde temizlenmesini ve iyileşmesini sağlar.

Kitle Çıkartılması ve Patolojik İnceleme:

Glomus tümörü çıkarıldıktan sonra, çıkarılan doku patolojik incelemeye gönderilmelidir. Bu inceleme, tümörün hücresel ve yapısal özelliklerini değerlendirir ve tedavi sürecinin doğruluğunu onaylar.

Kemik Erimesi Durumunda:

Eğer glomus tümörü kemiği eritmişse, kemik üzerinin kazınması uygun olabilir. Bu işlem, kemiğin düzgün bir şekilde iyileşmesini destekler ve yeni tırnak gelişiminin sağlıklı olmasını destekler.

Glomus tümörü ameliyatından sonra neler yapılmalı?

Glomus tümörü tedavi edildikten sonra, tümörün tekrarlama olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Hasta, düzenli takip ve kontroller ile nüks riski açısından izlenmelidir. Ayrıca, tırnak çekimi yapılan hastalarda yeni tırnağın şekil bozuklukları gösterebileceği unutulmamalıdır.

Ameliyat sonrası genellikle birkaç hafta süreyle bölgenin iyileşmesini desteklemek için özel ateller veya koruyucu sargılar kullanılır. Bu dönemde, parmak hareketlerinin düzenli olarak yapılması, yapışıklıkların ve hareket kısıtlılıklarının önlenmesi açısından önemlidir. Yeni oluşan tırnağın düzgün gelişimi için düzenli kontrol ve gerekirse ek müdahaleler yapılabilir. Ayrıca, hastanın herhangi bir nüks belirtisi açısından takip edilmesi önemlidir. Erken müdahale, iyileşme sürecinin sağlıklı ve başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlar.

Glomus tümörü diğer vücut bölgelerinde görülür mü?

Glomus tümörleri sadece parmaklarda değil, vücudun diğer bölgelerinde de oluşabilir. Bu tümörler genellikle daha nadir görülür, ancak benzer belirtilerle ortaya çıkabilirler.

Sonuç olarak, glomus tümörleri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında oluşan nadir ve genellikle iyi huylu tümörlerdir. Belirtiler genellikle belirsiz olabilir, bu nedenle tanı süreci dikkatli bir değerlendirme gerektirir. Tedavi süreci, tümörün yerleşimine ve etkilerine bağlı olarak cerrahi müdahale ve patolojik inceleme ile yürütülür. Uzun vadeli takip ve dikkatli izleme, tedavi sürecinin başarılı olmasını sağlar ve olası tekrarları önler.

Glomus tümöru nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri

Başparmak kökü kireçlenmesi (1. CMC artriti)

Baş parmak kökü kireçlenmesi, başparmak tabanındaki kemiklerin eklem yüzeyini örten sağlıklı kıkırdak dokusunun kaybolması sonucu oluşan rahatsızlığa verilen isimdir. Zamanla birlikte yaşlanan, eskiyen ve yıpranan kıkırdak dokusu yerini düzensiz ve fonksiyonu zayıflamış kıkırdak dokusuna bırakır.

Başparmak kökü kireçlenmesi ile ilgili videomuz

Başparmak kökü kireçlenmesi

Başparmak kökü kireçlenmesi kimlerde görülür?

Başparmak kökü kireçlenmesi sıklıkla 45 yaş üstü bayanlarda görülmekle birlikte daha önce başparmak eklemi etrafındaki bağlarda yaralanma geçiren ya da bağlarında esneklik olan , başparmak köküne yakın bölgede kırık öyküsü olan , ailesinde benzer rahatsızlıkları olan kişilerde de görülme ihtimali yüksektir.

Başparmak kökü kireçlenmesi sebebi ve tedavisi

Başparmak ağrısı neden olur?

Başparmak kökündeki kıkırdak doku hasarlandığında eklemde oluşan hasar nedeniyle parmak hareketleri zorlaşır. İlk zamanlarda hareketle birlikte ilerleyen zamanlarda da istirahat halinde bile ağrı ve şişlik şikayetleri oluşur. Hasarlı kıkırdak dokusu sağlıklı bir eklem gibi güçlü ve rahat hareket edemeyeceğinden parmak ile yapılan tutma, kavrama , çimdikleme gibi hareketlerde kuvvet kaybı , hareketi tamamlamada güçlük görülebilir. Bunun yanı sıra eklem hattındaki bozulmaya bağlı başparmak kökünde çıkık görüntüsünü andıran şiş ve büyük eklem görüntüsü gibi deformiteler görülebilir.

Başparmak kökü ağrısı sebepleri

Başparmak kökü kireçlenmesi tedavisi nasıl yapılır?

Rahatsızlığın erken evrelerinde ameliyatsız tedavi yöntemleriyle rahatlama sağlamak mümkündür. Gün boyunca eklem üzerine buz ile soğuk uygulama yapmak , günde 1 ya da iki kere alınacak anti ınflamatuvar ilaçlar başparmak kökündeki inflamasyonu azaltacağından ağrı ve şişlik şikayetlerinde gerileme sağlayacaktır. Ayrıca başparmağı sabit tutacak şekilde el bilek splinti kullanılması eklem hareketini kısıtlayıp eklemin dinlenmesine ve iyileşmesine imkan sağlar.

Daha ileri olgularda eklem içini uygulanacak olabn steroid ile bir kaç ay süre için rahatlama sağlanabilir. Ancak steroid enjeksiyonu her ağrı şikayeti oluştuğunda tekrarlanabilecek bir tedavi yöntemi değildir. Çünkü uygulanan tekrarlayan dozlarda steroid uygulanması farklı yan etkilere yol açabilir.

Tüm bu tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen hastalarda ameliyatla tedavi seçenekleri düşünülmelidir. Başparmak kökü tabanı kireçlenmesi için tanımlanmış ve kullanılmakta olan pek çok farklı cerrahi işlem vardır.

Başparmak kökü kireçlenmesinde direkt grafi bulguları :
eklem hattının daralması , kemikte oluşan mahmuzsu çıkıntılar
ve kalsiyum tortuları

Başparmak kökü kireçlenmesi ameliyatı nedir?

Cerrahi prosedürlerden biri eklem içinde kemiklerin kaynaştırılmasıdır ki bu yöntemin uygulanması eklem hareketini kısıtlar. Bir başka seçenek eklemin hasar görmüş parçasının çıkarılıp, kas kirişinden (tendon) doku nakliyle veya yapay maddelerle yeniden yapılandırılmasıdır. Diğer bir cerrahi yöntem 1. karpometakarpal artroplastisi olarak bilinen yapısı bozulmuş kıkırdan ve kemiklerin bölgeden uzaklaştırılıp, eklem çevresinden bulunan kas tendonlarının rotalarını değiştirerek başparmak ve el bileği kemikleri arasına tampon vazifesi görecek şekilde yerleştirilmesi işlemidir. Ağrı şikayetini azaltmakla birlikte, azalmış olan eklem hareketinde de rahatlama saglar.

Cerrahi sonrası birkaç hafta için alçı uygulanır. Genellikle fizik tedavi uzmanının içinde olduğu bir rehabilitasyon programı elinizin kuvvet ve hareketini kazanmanıza yardımcı olur. Rehabilitasyon programını başında hareketlerde zorluk ve rahatsızlık hissedebilirsiniz ancak zamanla bunlar azalır. Cerrahiden sonar tamamen iyileşme birkaç ay alır.

Başparmak kökü kireçlenmesinde kapalı artroskopik yöntemle tedavi mümkündür

Başparmak kökü kireçlenmesi ameliyatı kapalı kameralı yöntemle nasıl yapılır?

Son yıllarda teknolojinin hızla gelişmesi, tıp alanında da önemli yenilikleri beraberinde getirmiştir. Özellikle el cerrahisinde, 1.9 mm ve 2.4 mm gibi ince optik kameraların kullanıma girmesi, başparmak kökü gibi küçük eklemlerin görüntülenmesini ve tedavi edilmesini mümkün kılmıştır. Bu gelişmeler sayesinde, başparmak kökü kireçlenmesi gibi dejeneratif eklem hastalıklarının tedavisinde artroskopik yöntemler ön plana çıkmıştır.

Artroskopik tedavi, eklem içine küçük kesilerden sokulan bir kamera ve özel aletlerle yapılan minimal invaziv bir cerrahi yöntemidir. Başparmak kökü kireçlenmesinde, eklem içindeki yapısı bozulmuş dokular, kireçlenmiş kıkırdak yüzeyler ve inflamasyonlu sinovyal dokular özel aletlerle temizlenir. Ayrıca, eklem yapısının bozulması nedeniyle dışarı doğru çıkmış olan başparmak eklemi, bu yöntemle yerine yerleştirilir. Sorunun tekrarlamaması için eklem, kapalı bir askı sistemi ile sabitlenir.

Geleneksel açık cerrahiye kıyasla, artroskopik yöntemde başparmak kökü etrafında sadece 1 cm’den küçük 2-3 adet kesi yapılır. Bu sayede, daha önceki yöntemlerde görülebilen 7-8 cm’lik uzun yara izleri ve yara iyileşme sorunları büyük ölçüde azalır. Ayrıca, ameliyat sadece kolun uyuşturulduğu lokal veya bölgesel anestezi altında gerçekleştirilir. Hasta uyutulmadan yapılan bu işlem, anesteziye bağlı riskleri en aza indirir. Ameliyat sonrası 6-8 saat boyunca devam eden uyuşukluk, ağrının en şiddetli olabileceği erken dönemi hasta için konforlu hale getirir.

Ameliyat sonrası herhangi bir alçı uygulamasına gerek olmadığı için, el ve parmakların erken dönemde kullanımı mümkün hale gelir. Bu durum, hastanın fizik tedavi programına hemen başlamasını sağlar ve iyileşme sürecini hızlandırır. Ayrıca, daha önceki yöntemlerde sıklıkla karşılaşılan tendon transferi gibi işlemlere gerek kalmadığı için, elde güç kaybı veya fonksiyon bozukluğu gibi sorunların ortaya çıkma ihtimali de azalır.

Eklemin temizlenmesini takiben askı sistemi ile sabitleme yapılır.

Artroskopik tedavinin bir diğer avantajı da estetik sonuçlardır. Küçük kesiler nedeniyle belirgin izler kalmaz ve bu durum, özellikle estetik kaygıları olan hastalar için büyük bir avantaj sağlar. Ayrıca, yara iyileşmesi daha hızlı ve sorunsuz gerçekleşir, bu da hastanın günlük yaşamına daha çabuk dönmesini sağlar.

Sonuç olarak, başparmak kökü kireçlenmesinin artroskopik tedavisi, hasta konforunu artıran, erken iyileşme sağlayan ve estetik açıdan daha iyi sonuçlar sunan modern bir yöntemdir. Bu teknik, özellikle minimal invaziv cerrahiye uygun hastalar için ideal bir seçenek olarak öne çıkmaktadır.

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -1

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -2

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -3

Başparmak kökünde ağrı nedeni ile kapalı yöntem ile tedavi edilen hastanın görüşleri

Başparmak kökünde ağrı nedeni ile kapalı yöntem ile tedavi edilen hastanın görüşleri

Ön Kol Kırıkları

Ön kolda yer alan radius ve ulna kemiklerinin her ikisinin de kırılması ile meydana gelen travmalardır. Bu kırıklara yüksek oranda açık yaralanmalar eşlik eder. Direk travma sonrası meydana gelebileceği gibi yüksek enerjili düşme, trafik kazaları sonrası da meydana gelebilir. Bu yaralanmalara el bilek eklemini ilgilendiren Galeazzi, dirsek eklemini ilgilendiren Monteggia kırıklı çıkıkları da eşlik edebilir.

Hastalar acil servise ağrı, şişlik, ciddi bir deformite ile başvururlar. Muayenede el ve ön kol fonksiyonlarında kısıtlılık ön plandadır. Mutlaka damarların ve sinirlerin muayeneleri ayrı ayrı yapılmalıdır. Ön kol içi kompartman basınç artışı sendromu ön kol çift kırıklarında sık olarak görülür. Parmakların pasif gerilmesine bağlı ağrı olması ve bu ağrının gerilememesi bu sendromu düşündürür. Acilen hastanın ameliyata alınması gerekebilir.

Radyolojik olarak el bileği ve dirseği de içine alan ön-arka ve yan direk grafiler kırığın tanısında ve tedavi planlamasında genellikle yeterlidir. İlave olarak oblik grafiler ve karşı tarafın eş değer grafileri tedavi planlamasında gerekli olabilir.

Tedavide açık yaralanma söz konusu ise yara yerinin temizlenmesi tetanoz ve antibiyotik profilaksileri önemlidir. Eğer açık kırık değil ve kırıklarda ayrışmanın olmadığı veya minimal olduğu durum varsa alçı veya atel ile tespit yapılabilir. Kırık sonrası genellikle 6 haftalık alçı süreci yeterli olur. Kaynamanın film kontrolü sonrası yeterli olduğu tespit edilen vakalarda alçı çıkartılarak fizik tedaviye başlanır özellikle dirsek el bileği hareketler ve rotasyon hareketlerinin sağlanması için çaba sarfedilmelidir.

Cerrahi tedavide plak ve vida ile tespit öncelikle tercih edilen yöntemdir. Kemik içi çivileme, açık kırıklarda dışarıdan tespit yöntemleri kullanılabilir. Doğru tespit yöntemi tecrübeli bir cerrah tarafından yapılmalıdır. Cerrahi tespit ile kemik uzunluğunun ve diziliminin dogru sağlanması oluşabilecek rotasyon kısıtlılıklarının önlenmesi açısından önemlidir.

Ön kol çift  kırıkları sonrası meydana gelebilecek komplikasyonları önlemek önemlidir. Yetersiz tespit ön kolda dönme hareketlerinin kısıtlılığına yol açabilir.  Yetersiz tespit durumunda ön kol kemiklerinde kaynama eksikliği veya yokluğu ile de karşımıza çıkabilir. Bazı kırıklarda kaynamanın sağlanması için vücudun başka kemiklerinden alınan greft kırık hattına yerleştirilerek kaynamanın yeterli hale getirilmesi hakkında yardımcı olabilir.

Kübital Tünel Sendromu

Kübital tünel sendromu, elin üç ana sinirinden biri olan ulnar sinirin bir sıkışma veya basınca maruz kalması sonucunda ağrı, şişlik, uyuşukluk ve güç kaybı gibi problemlere yol açmasıdır. Sinir, dirseğimizdeki iki kemik çıkıntısının arasından geçerek el bileğimizi büktüren (fleksor karpi ulnaris)kasının iki başlangıç noktası arasından seyreder. Bu bölgede sinir çok yüzeyelleştiği için basıya ve travmaya açıktır.

Dirseğimizi büktüğümüzde ulnar sinir gerilir ve medial epikondil dediğimiz kemik çıkıntısına doğru itilerek sıkışır. Bu pozisyonda uzun süre geçirildiğinde, örneğin eli başının altında(dirseği kıvrık)uyuyanlarda, çalışırken dirseğini sürekli dayamak zorunda olanlarda kubital tünel sendromu oluşması daha kolaydır. Sinirin etrafını saran bağ dokusu kılıfı sürekli meydana gelen travmaya reaksiyon göstererek kalınlaşır. Kalınlaşan bağ dokusu arasındaki sinir liflerinin ileti kalitesi bozuldukça sendromun belirtileri ortaya çıkar.

,

Kubital tünel sendromunun belirtilerini ağrı, güçsüzlük, özellikle 4. ve 5.parmaklarda uyuşukluk, sinire dirsek seviyesinde meydana gelen küçük çarpmalar sonrasında dahi elde elektrik çarpması hissi oluşturur(şekil 2.). İleri dönemlerde parmakları birbirine yaklaştırmada güçlük çekildiği, eli düz tutmaya çalışırken 4. ve 5. parmakların geri doğru kıvrıldığı görülür.

Tanı, fizik muayenede yukarıdaki bulguların saptanması ve nöroloji uzmanlarınca yapılan EMG (Elektromyografi)ve sinir ileti testi ile konur.

Erken olgularda öncelikle hastaya sinirin gerildiği ve bu belirtileri ortaya çıkardığı pozisyonlar tarif edilerek sinirin en az travmatize olması sağlanmaya çalışılır. Bazı durumlarda, dirseği daha düz tutan splintler semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Uzun süreli ve ileri hastalarda ameliyat gereklidir. Ameliyatta genellikle sadece kol uyuşturulur (aksiller blok anestezisi). Ulnar sinir, dirsekteki iki çıkıntılı kemik arasından çıkarılarak dirseğin ön tarafına taşınır(şekil 3.). Uyuşukluk ve elektriklenme hislerinin geçmesi birkaç hafta-ay alabilir. Bazı hastalarda ameliyat sonrasında fizyoterapiye de ihtiyaç duyulur.

El bilekte ve dirsekte sinir sıkışması nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri

Kübital tünel Sendromu nedeniyle opere edilen hastanın görüşleri