Skip to main content

Yazar: Sude Yılmaz

EL TÜMÖRLERİ

Tümör ne demektir?

Latince kökenli “Tumor” kelimesi, tıp dilinde ve günlük yaşamda “şişlik” anlamına gelir. El bölgesinde meydana gelen anormal şişlik ve kitleler, ister iyi huylu ister kötü huylu olsun, genel olarak “el tümörü” olarak isimlendirilir. El tümörlerinin büyük bir kısmı iyi huyludur ve bu tümörler farklı kaynaklardan gelişebilir. El tümörleri , ciltte siğil veya ben şeklinde, cilt altında yumuşak doku veya kemikten kaynaklanan kitleler olarak görülebilir.

Elde görülen en yaygın kitleler ganglion kistleridir. Ganglion kistleri, jelatinöz madde içeren keseciklerden oluşur ve genellikle el bileği bölgesinde yerleşir. Bunun yanı sıra, parmaklarda tendon kılıfları ve pulleyler üzerinden de gelişebilirler. Ganglion kistlerinin görüntülenmesinde, tipik olarak homojen içerik ve sıvı görünümü gözlemlenir.

Bir diğer sık görülen kitle türü ise dev hücreli tümörlerdir. Bu kitleler genellikle sert ve lobüle (lob şeklinde) olabilir. Herhangi bir bölgede gelişebilirler, ancak en sık tendon kılıfının etrafında bulunurlar. Bu tümörler genellikle iyi huyludur ve yavaş bir şekilde büyürler. Dev hücreli tümörlerin görüntülenmesinde, MR’da tipik olarak homojen olmayan, bazen kapsüllü kitleler görülür ve kontrast maddesiyle belirginleşir.

Epidermal inklüzyon kistleri de elde sıklıkla karşılaşılan bir diğer iyi huylu tümördür. Genellikle kesi ve yaralanmalar sonrası cilt altındaki hücrelerden kaynaklanır. Cilt hücreleri normalde koruyucu bir madde olan keratin üretirler. Çevresel faktörler nedeniyle, deri hasar gördüğünde ya da kesildiğinde, ölü cilt hücrelerinin yerine yenileri geçer ve bu hücreler çoğalarak keratin üretirler. Sonuç olarak, cilt altında kistik bir form oluşur ve bu kist inklüzon kisti olarak adlandırılır. Artan keratin üretimi ve ölü hücrelerin birikmesiyle bu kistler büyür. Görüntüleme açısından, inklüzyon kistleri genellikle düşük yoğunlukta olup, bazen kistik yapı ve kenarları net bir şekilde görülebilir.

Lipomlar (iyi huylu yağ bezeleri), nöromalar (sinir ucu tümörleri), sinir kılıfı tümörleri, fibromalar, tırnak yatağı tümörleri (glomus tümörleri) ve hemanjiomlar (kılcal damar yumaklaşmalarından oluşan tümörler) de elde sıklıkla görülen diğer iyi huylkitlelerdendir. Ayrıca, artrit ve travma sonucu oluşan kemik çıkıntılarından kaynaklanan kitleler de elde görülebilir. Yabancı cisim reaksiyonları sonucu meydana gelen şişlikler de bir diğer yaygın nedendir.

Hastalar, ellerinde herhangi bir kitle hissettiklerinde, bunun kötü huylu veya iyi huylu olup olmadığını merak ederler. Ancak eldeki kötü huylu tümörler oldukça nadirdir. Çoğu kitle iyi huyludur. En sık görülen kötü huylu tümörler arasında skuamöz hücreli karsinom, bazal hücreli karsinom ve melanoma gibi cilt kanserleri yer alır. Ayrıca, kemik ve yumuşak dokularda gelişen sarkomlar da kötü huylu tümörler arasında yer alır. Sarkomlar hızlı bir şekilde yayılabilir ve genellikle akciğerlere metastaz yaparlar. Elde başka organlardan gelen sarkomların ele sıçraması da mümkündür. Çoğu kitenin iyi huylu olduğu düşünülse de, eldeki her türlü kitle için patolojik inceleme yapılması önemlidir.

İkinci olarak en sık görülen tümör dev hücreli tümördür. Bu kitleler serttir, lobüle olabilir. Herhangi bir yerde oluşabilir ama en sık olarak tendon kılıfının etrafında görülür. İyi huylu ve yavaş gelişimli tümörlerdir.
Diğer çok görülen tümör epidermal inklüzyon kistleridir. Kesi ve yaralanmalar sonrası cilt altından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Cilt hücreleri normalde koruyucu koyu kıvamlı keratin denen madde salgılarlar. Çevresel etkenler nedeni ile deri değişimi sırasında ölen cilt hücrelerinin yerine yenileri geçer. Cilt hücreleri cilt altında kalır ise (kesiler, cilt hasarlanmaları sonrası) keratin üretmeye ve sanki cilt değişimi oluyormuş gibi çoğalmaya başlar. Ölü cilt hücreleri ve keratin cilt altında kistik bir form oluşturur. Kist keratin üretimi artması, ölü hücrelerin fazlalaşması ile büyür. Buna inkluzyon kisti adı verilir.

Hemanjiyom,lar genellikle doğuştan olan ve doğumda mevcut bulunan vasküler – damar kaynaklı bir tümördür. Hemanjiyomlar, damarların anormal şekilde büyümesiyle oluşur ve genellikle el bölgesinde ve parmaklarda yerleşir. Çoğu zaman doğumda bulunan bu tümörler, genellikle 7 yaşına kadar kendiliğinden gerileyebilir, ancak bazen kalıcı kalabilir.

Vasküler malformasyonlar, doğuştan gelen damar yapılarının bozukluğu sonucu oluşan anormal damar kümeleridir. Bunlar genellikle yavaş akışlı olup, damarların şekil bozukluğu veya genişlemesiyle karakterizedir. El ve parmaklarda damarlar normalden daha geniş olabilir ve bu kitleler genellikle ağrısızdır. Vasküler malformasyonlar, doğumsal olsalar da zamanla büyüyebilirler.

Fibroma of tendon sheath, tendon kılıfı etrafında gelişen iyi huylu kitlelerdendir. Bu kitleler genellikle yavaş büyür ve genellikle ağrısızdır. En sık olarak elin fleksör yüzeyinde görülür. Sert yapılı bu tümörler, genellikle tendon kılıfının etrafında yerleşir ve uzun süre büyümeden varlıklarını sürdürebilirler.

Traumatik neuroma, sinir ucu hasarı sonucu gelişen bir tür iyi huylu tümördür. Genellikle bir travma ya da sinir yaralanmasından sonra ortaya çıkar ve sıklıkla elin median sinirinde yerleşir. Bu tümörler genellikle sinir uçlarının anormal büyümesiyle ortaya çıkar ve hastalar genellikle şiddetli ağrıdan şikayet ederler.

Glomus tümörü, genellikle parmaklarda ve tırnak yatağında yerleşen, şiddetli ağrıya neden olabilen iyi huylu bir kitledir. Bu tümörler küçük, lokalize ve ağrılı kitlelerdir. Genellikle sinirlerin yakınında bulunurlar ve basınçla daha da şiddetlenen bir ağrıya yol açabilirler. Glomus tümörleri, sıcaklık değişimleri ve dış etkenlere karşı aşırı hassastır.

Tenosynovial dev hücreli tümör (TDHHT), tendon kılıfında gelişen iyi huylu bir tümördür. Çoğunlukla elin parmaklarındaki tendon kılıfı etrafında yerleşir ve ağrılıdır. Yavaş büyür ve genellikle tendon etrafında belirginleşir. Büyüdükçe çevresindeki dokuları etkileyebilir ve bazen eklem hareketliliğini kısıtlayabilir.

Lipomlar, eldeki en yaygın iyi huylu tümörlerdir ve genellikle yumuşak, ağrısız ve mobil kitleler oluştururlar. Genellikle yavaş büyür ve ağrıya neden olmazlar. Yağ dokusundan kaynaklanmıştır ve genellikle cilt altında yerleşir. Sıklıkla iyi huylu olarak kabul edilirler.

Nöromalar, sinir uçlarının anormal büyümesiyle gelişen iyi huylu tümörlerdir. Sinirlerdeki büyüme sonucu ortaya çıkan bu kitler, genellikle ağrıya neden olabilir. El ve parmaklardaki sinir uçları etrafında sıkça görülür ve sinirlerin büyümesiyle birlikte kitlenin etrafındaki dokulara baskı yapabilir.

Sinir kılıfı tümörleri, sinirlerin etrafında yerleşen, genellikle iyi huylu olan bu tümörler, sinirlerin kılıfını oluşturan hücrelerden kaynaklanır ve genellikle ağrısızdır. Ancak bazı durumlarda, büyümesi sinirlerin işlevini etkileyebilir ve ağrıya neden olabilir.

Fibromalar, bağ dokusundan kaynaklanan iyi huylu kitlelerdir. El ve parmaklarda yerleşebilir ve genellikle sert yapılı, yavaş büyüyen kitler oluştururlar. Fibromalar genellikle ağrısız olup, sadece büyüdükçe çevre dokulara baskı yapabilir.

Tırnak yatağı tümörleri arasında yer alan glomus tümörleri, genellikle tırnak yatağında ve parmak uçlarında yerleşir. Bu tümörler genellikle şiddetli ağrıya yol açar ve ağrı, parmağa basınç uygulandığında artar. Genellikle küçük ve lokalize olup, parmak uçlarında belirginleşir.

Hastalar ellerinde bir kitle hissettikleri zaman bunun kötü huylu veya iyi huylu olup olmadığını merak ederler. Kötü huylu kanserler elde nadirdir. Çoğu iyi huylu kitlelerdir. En sık görülen kötü huylu tümörler skuamous hücreli karsinom, basal hücreli karsinom, melanoma gibi cilt kanserleridir. Diğer kötü huylu tümörler kemik ve yumuşak dokuya ait sarkomlardır. Sarkomların hızlı yayılım özelliği vardır. En sık olarak akciğere sıçrar. Başka yerlerden uzak yayılım olarak ele sıçrama görülebilir. Çoğu iyi olduğu düşünülse bile eldeki tüm kitlelerden patolojik inceleme için örnek alınmalıdır.

Eldeki kitleler değerlendirilirken fizik muayene sonrası direkt grafi ve BT (bilgisayarlı tomografi), MRI (magnetik rezonans incelemesi) gibi tetkikler yapılabilir. Genelde yapılan işlem tümör çok büyük boyutlu değil ise total olarak kitlenin çıkarılmasıdır. Genel olarak kitlenin tamamı ile çıkarılması yeterli tedaviyi sağlamaktadır. Eldeki bazı kitlelerin tekrarlayıcı özellikleri mevcuttur. Bu nedenle cerrahi olarak çıkarılan her tümörün kayıtlarının düzenli olarak tutulması ve patolojik incelemeye gönderilmesi ameliyat sonrası dönemdeki takipleri için çok önemlidir.

Glomus tümörü nedeni ile opere edilen hastanın görüşleri

Parmakta kemik kisti nedeni ile opere edilen hastanın görüşleri

SİNİR YARALANMALARI

Sinirler beyinden gelen iletilerin vücudun çeşitli bölgelerine uyarı taşımasını sağlayan ve vücudun çeşitli bölgelerinden gelen uyarıları beyne taşıyan ileti sistemleridir. Sinir milyonlarca lif içerir ve bu lifler sinir içinde guruplar halinde koruyucu kılıf ile sarılan kablolar halinde seyreder. Kablolar halinde iletiyi taşıyan bu sistem etrafı da koruyucu bir yalıtım maddesi ile sarılıdır.

Sinirler beyinden kaslara ileti taşıyan ve hareketlerin kontrolünü sağlayan motor sinirler ve vücudun çeşitli bölgelerinden ağrı, basınç, sıcaklık, gibi duyuları taşıyan duysal sinirler olarak iki çeşittir.

Sinirler gerilme, basınç ve kesilme yoluyla hasarlanabilir. Gerilme ve basınç yaralanmalarında sinir etrafındaki koruyucu tabakanın yapısı bozulmaz ama liflerde olan hasarlanma nedeni ile ileti sistemi bozularak sinir çalışamaz hale gelir. Kesilme durumunda ise hem sinir lifleri hem etrafındaki koruyucu tabaka hasarlanır. Hasarlanma sonrası kaslara beyinden gelen iletiler iletilemez ve fonksiyonlar yapılamaz veya vücudun çeşitli yerlerinden alınan duysal itliler beyne iletilemez.

Sinir lifleri hasarlandığı zaman etrafındaki koruyucu tabaka yapısı devamlılığını korur. Yaralanan sinir uçlarının bir üst ileti istasyonuna kadar olan kısmı ölür ve kendini eritir. Koruyucu tabakanın içi boş tüpler halinde kalmasını sağlar. Bir süre sonra iyileşme süreci başlar. Eğer koruyucu kılıfta hasarlanma yoksa veya kılıf tamiri yapılmış ise liflerin büyümesi boş tüpler içinden devem ederek motor veya duysal sinirlerin ileti uç noktalarına(reseptör) kadar iyileşme sağlanır. Sinir vücudun en yavaş iyileşen dokusudur. Eğer koruyucu kılıf yapısı tamir edilmemiş ise iyileşme sürecine giren ve büyümeye devam eden sinir uçları yollarını bulamaz ve sinir ucunda nöroma adını alan kitleler oluşturur. Bu kitleler üzerine bası oluşturulduğunda ağrılı elektirik iletileri oluşur.

Tedavi de sinir tam kesisi oluşmuş ise sinirin iki ucu tespit edilerek mümkün olduğunca ince dikişler ile etraf koruyucu tabaka tamir edilir. (Şekil 1) Tedavide amaç etraf kılıf dokunun devamlılığının sağlanması ve iyileşme sürecine giren sinir liflerinin son ileti noktalarına kadar yollarını bulmalarını sağlamaktır. Fazla skar dokusu oluşturup sinir iyileşme bölgesinde bası oluşturulmaması için sinir kılıflarının mikrocerrahi yöntem ile mümkün olduğunca ince dikişlerle özenli olarak tamir edilmesi gereklidir. Özellikle el ve parmak seviyelerinde sinirler çok incelir genelde damar yapıları ile yan yana seyreder. Sinir yaralanması saptandığında damarsal yapılarında yaralanması çok sık görülür. Çok ince dikişler kullanıldığı için tamir yapılan kısmın korunması amacı ile 3 haftalık alçı tedavisi uygulanır.

Sinir kılıfları sinir üzerindeki damarsal yapıların yardımı ile orijinal yerine dikilmeye çalışılır ama cerrahi olarak ne kadar orijinal yerine dikilmeye çalışılsa bile içi boş tüpler her zaman eski yerini bulamaz. Milyonlarca fibrilin orijinal yerini bulması mümkün olmaz.

Eğer yara çok kirli ve açık bırakılacak ise sinir dikilmesi ilk operasyon sırasında yapılmayabilir. Eğer sinir defekti(eksikliği) varsa genellikle bacaktan alınan sinir grefti (parçası) araya yerleştirilerek sinirin devamlılığı sağlanır.

Sinir tamiri yapımından sonra sinir liflerinin büyümeye başlaması 3-4 hafta sonra başlar. Hastanın yaşı, yaralanma tipi sigara kullanımı vb. faktörlere bağlı olmakla birlikte genellikle sinir tüpleri içinden fibriller günde ortalama 1 mm ilerler. Bu nedenle duysal iyileşmenin sağlanması yaralanmanın hedefe olan uzaklığına bağlı 1-2 ay ile 6-8 ay gibi süreler alabilir. Bu dönemde hasta parmak uçlarını sıcağa dokunurken, iş yaparken parmak ucunu yaralamamaya dikkat etmelidir. Sinir iyileşmesi beklenirken sinirin uyardığı kasların aktivitesinin kaybolmaması gerekir.

KARPAL TÜNEL SENDROMU

Karpal tünel sendromu (KTS), median sinirin el bileğinde, karpal tünel adı verilen dar bir boşluktan geçerken sıkışması sonucu meydana gelen bir durumdur. Median sinir, el bileğinin iç kısmında bulunan karpal tünelden geçer ve bu tünelde 9 tendon ile birlikte seyreder. Tünelin daralması veya tünel içinde bası oluşması, sinir üzerinde baskıya yol açar ve bu baskı, ağrı, uyuşma, karıncalanma gibi semptomlara neden olur.

Karpal Tünel Sendromunun Nedenleri

Karpal tünel sendromunun kesin nedeni genellikle belirlenemez. Ancak, tünelin daralmasına neden olan çeşitli faktörler, sendromun gelişimine yol açabilir. Bu faktörler şunlar olabilir:

  • Transvers Karpal Ligamanın Kalınlaşması: Tünelin çatısını oluşturan bu ligamentin kalınlaşması, tünelin daralmasına ve sinir üzerinde baskı oluşmasına neden olabilir.
  • Tendon Kılıflarının Şişmesi: Tünel içindeki tendon kılıflarının şişmesi, tünelin daralmasına yol açarak sinir sıkışmasına sebep olabilir.
  • Kitleler: Karpal tünel içinde bulunan kitleler, sinir üzerinde bası oluşturabilir.
  • Hamilelik ve Hormonal Değişiklikler: Hamilelik sırasında meydana gelen hormonel değişiklikler, tünel içinde şişmelere yol açarak KTS gelişimine zemin hazırlayabilir.

Karpal Tünel Sendromunun Belirtileri

KTS’nin başlıca belirtileri şunlardır:

  • Ağrı: Özellikle ellerde ve bileklerde ağrı hissedilir. Bu ağrı, gece saatlerinde daha yoğun hale gelebilir.
  • Uyuşma ve Hissizlik: Başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağının radial tarafında uyuşma, karıncalanma ve hissizlik yaşanabilir.
  • Çabuk Yorgunluk: El işleri yaparken hızla yorulma ve kavrama gücünde azalma olabilir.
  • Kas Zayıflığı: Başparmak tabanındaki kasların zayıflaması ve erime görülebilir. Bu durum, zamanla işlev kaybına yol açabilir.

Semptomlar genellikle özellikle akşamları daha belirgin hale gelir, ancak ileri vakalarda tüm gün boyunca devam edebilir.

Karpal Tünel Sendromunun Tanısını Kim Koyar?

KTS tanısı, genellikle nöroloji uzmanları tarafından yapılan EMG (Elektromyografi) testi ile konur. Bu test, sinirin iletim hızını ölçerek median sinirin sıkışıp sıkışmadığını belirlemeye yardımcı olur. Ayrıca, eski kemik kırıkları veya olası kitlelerin tespit edilmesi için ilave radyolojik tetkikler de yapılabilir.

Karpal Tünel Sendromunda Konservatif Tedavi Yöntemleri

Karpal tünel sendromunun tedavisinde cerrahi müdahaleye başvurulmadan önce, genellikle konservatif tedavi yöntemleri tercih edilir. Konservatif tedavi, hastanın semptomlarını hafifletmeyi ve ilerlemesini durdurmayı amaçlayan, cerrahi olmayan bir tedavi yaklaşımıdır. Bu tedavi yöntemleri, hastalığın erken aşamalarında ve daha hafif semptomları olan bireylerde etkili olabilir.

Karpal tünel sendromu, özellikle tekrarlayan bilek hareketleri ve zorlayıcı el işlerini içeren işlerde çalışan kişilerde yaygındır. Bu nedenle, iş düzenlemeleri ve aktivitelerin modifiye edilmesi önemlidir. Örneğin, bilgisayar başında uzun süre vakit geçiren kişiler için bileklerin düzenli aralıklarla dinlendirilmesi önerilir. Ayrıca, el ve bilek hareketlerini değiştirmek veya ergonomik iş yerleri düzenlemeleri yapmak, semptomların ilerlemesini engelleyebilir.

Eğer hastalar, iş veya hobi faaliyetleri sırasında vibrasyonlu araçlar kullanıyorsa (örneğin, elektrikli testere veya titreşimli makineler), bunlardan kaçınmak semptomların iyileşmesine yardımcı olabilir. Vibrasyonlar, median siniri daha fazla uyararak semptomları artırabilir, bu nedenle bu tür aktivitelerden geçici olarak uzak durmak faydalı olabili

El Bileği Ateli (Splint Kullanımı)

El bileği ateli, karpal tünel sendromunun tedavisinde en yaygın kullanılan konservatif yöntemlerden biridir. El bileği ateli, bileğin sabit kalmasını sağlar ve bu sayede median sinir üzerindeki baskıyı azaltır. Özellikle gece yatarken veya uzun süreli bilek hareketlerinden sonra, el bileğinin doğru pozisyonda kalması semptomların azalmasına yardımcı olabilir. Atel kullanımı, şişlik ve ağrıyı da azaltabilir.

İlaç Tedavisi

Ağrı kesiciler ve anti-inflamatuar ilaçlar, karpal tünel sendromunun semptomlarını hafifletmek için kullanılabilir. Nonsteroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ’ler), ağrı ve şişliği azaltabilir. İbuprofen veya naproksen gibi ilaçlar, hastaların günlük yaşamlarında karşılaştıkları ağrıyı azaltmada yardımcı olabilir.

Fizik Tedavi

Fizik tedavi, karpal tünel sendromunun konservatif tedavisinde önemli bir rol oynar. Bu terapi, br içerir. Fiziksel terapi uzmanı tarafından uygulanan bilek ve el kaslarını güçlendirmeye ve esnekliği artırmaya yönelik egzersizler, eklem sertliğini engeller, sinir üzerindeki baskıyı azaltır ve sinir iyileşmesini hızlandırır. Aynı zamanda, hastaların doğru postür ve el bileği hareketleri hakkında bilgi edinmesi sağlanır.

Karpal Tünel Sendromu Cerrahisi

Birkaç ay süresince geçmeyen, konservatif önlemlere rağmen devam eden karpal tünel sendromlarında ameliyat gerekir. Avuç içi –  el bileği arasında yapılan bir kesi ile karpal tünele ulaşılır ve tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligaman serbestleştirilir. İlerlemiş olgularda median sinirin kalınlaşmış sinir kılıfına da mikroskop altında nöroliz (sinir serbestleştirilmesi) yapmak gerekir. Böylelikle sinir etrafındaki basınç ortadan kaldırılmış olur. Seçilmiş olgularda endoskopik karpal tünel cerrahisi(kapalı yöntem) de uygulanabilir. Ancak bazı çok ağır ve geç kalmış olgularda ameliyattan sonra semptomların tamamı ortadan kalkmayabilir.

Gevşetilmiş median sinir

Karpal tünel sendromu- ameliyat sonrası dikiş

Karpal tünel hastalığı nedeniyle ameliyat edilen hastanın görüşleri

El bileği sinir sıkışması karpal tünel hastalığı nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastamızın görüşleri

Sinir sıkışması nedeni ile ameliyat ettiğimiz hastamızın görüşleri

Karpal tünel sendromu nedeni ile aynı anda ameliyat ettiğimiz anne kız hastalarımızın görüşleri

Karpal tünel sendromu

Karpal tünel sendromu nedir?

Karpal tünel sendromu tanısı nasıl konur?

Karpal tünel sendromu nasıl tedavi edilir?

Elde sinir sıkışması neden olur gebelikte karpal tünel

Karpal tünel sendromu kimlerde görülür

Karpal tünel sendromunda yapılan testler

Karpal tünel senduromunda teşhis

Karpal tünelde bulgular

Karpal tüneli sendromunda tedavi yöntemleri

Karpal tünel hastalığı nedir

Karpal tünel hastalığı muayenesi (Falen Testi) el bileği sinir sıkışması

Karpal tünel hastalığı muayenesi tinnel bulgusu

Karpal tünel sendromu

Başparmak kökünde kireçlenme ve karpal tünel nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastamızın görüşleri

Sinir sıkışmala

Sinir sıkışmalarında emg

Ellerde uyuşukluk karpal tunel hastalığı,dirsek seviyesi sinir sıkışması

Hormanal dönemlerde kadınlarda görülen sinir sıkışmasının sebebi

Kadınlarda hormanların sinir sıkışmalarındaki etkisi nedir

Sinir sıkışmasında belirtiler

Sinir sıkışması nedir neden oluşur

Sinirler neden sıkışır

Ellerde uyuşukluk karpal tunel hastalığı,dirsek seviyesi sinir sıkışması

El bilekte ve dirsekte sinir sıkışması nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri

TIRNAK BATMALARI

Tırnak batması tırnağın normal çıkış yönünden saparak etrafındaki deri dokusu içine gömülmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Şiddetli ağrı ve ileri dönemlerde ortaya çıkan enfeksiyon hastanın günlük yaşantısını ve hatta psikolojisini etkileyebilir.

Uygun olmayan özellikle dar ayakkabıların giyilmesi, yanlış tırnak kesimi tırnak batmasının en sık nedeni olarak karşımıza çıkarken genetik bazı faktörlerde etken olabilir.

Tedavi genel olarak bilinenin aksine tırnağın çekilmesi değildir. Çünkü sorun tırnağın kendisinde değil, tırnağı oluşturan ve tırnağın altında bulunan tırnak yatağı dokusundadır. Bu nedenle cerrahi olarak tırnak yatağındaki sorunun düzeltilmesi gerekir.

TETİK PARMAK (TRIGGER FINGER)

Tetik parmak (trigger finger) ya da diğer adıyla stenozan tenosinovit, elde parmakların hareketini sağlayan tendonlar ve bu tendonların belirli bölgelerde geçtiği pulley yapılarındaki rahatsızlıkla ilgili bir durumdur. Bu durum, parmakların hareketini sağlayan tendonların belirli noktalarda sıkışması sonucu gelişir. Tendonlar, önkol kaslarından parmaklara uzanan yapılar olup, tendon kılıfı içerisinde kayarak hareket eder. Pulleyler ise bu tendonların kemiğe doğru yaklaşmasını sağlayan yapılar olup, normal tendon fonksiyonları için oldukça önemlidir.

Tetik parmak, tendonun etrafındaki tünellerdeki şişlikler ya da pulleylerin kalınlaşması sonucu, tendonun hareketini kısıtlar. Bu durum, parmağın hareketi sırasında takılma, ağrı ve bazen de parmakların kilitlenmesi ile sonuçlanabilir. Tetik parmak, genellikle ani ve geçici semptomlar olarak başlar ancak tedavi edilmezse, rahatsızlık kalıcı hale gelebilir.

Tetik parmak neden olur?

Hastalığın kesin nedeni genellikle belirlenemez, ancak romatoid artrit, gut ve diabetes gibi sistemik hastalıklarla ilişkilendirilen vakalar daha sık görülür. Ayrıca avuç içi ya da parmak bölgesindeki travmalar da tetik parmak gelişimine neden olabilir. Hastalar başlangıçta, avuç içi tabanında hassasiyet ve bazen de sert şişlikler hissedebilirler. İleri safhalarda, parmak hareket ederken sıkışma ve kilitlenme meydana gelebilir.

Tetik parmak tedavisi nasıl yapılır ?

Tedavinin amacı parmağın takılmasını engelleyerek, hareketi esnasındaki rahatsızlık hissini ortadan kaldırmaktır. Fleksor tendon ve tendon kılıfına ait şişliğin azaltılması hareketi esnasında daha rahat kaymasını sağlar. Tedavi sürecinde, başlangıç aşamasında semptomları hafifletmek için dinlenme, oral antiinflamatuvar ilaçlar ve parmak atelleri önerilir.

Tetik parmakta ameliyatsız enjeksiyon ile tedavi yapılır mı?

Tetik parmak tedavisinde perkuton enjeksiyon tedavisi, cerrahi müdahaleye alternatif veya cerrahiden önce uygulanan bir tedavi seçeneğidir. Bu yöntem, özellikle hastalığın erken evrelerinde ya da cerrahi müdahaleye karar verilmeden önce tercih edilebilir. Percutan enjeksiyon, doğrudan etkilenen bölgeye, genellikle kortzxon ( steroid ) içeren bir enjeksiyon yapılmasıdır.

Enjeksiyon, tendonun etrafındaki iltihaplanmayı ve şişliği hedef alır. Eenjete edilen steroid iltihap ve şişlik oluşumunu azaltarak tendonun daha rahat kaymasına ve hareket etmesine yardımcı olur, ağrıyı azaltır.

Steroidler, bölgedeki iltihap ve şişliği azaltarak ağrıyı kontrol altına alır. Bu da hastanın daha rahat hareket etmesini sağlar. Emjeksiyon sırasında enjektör ucunun doğru şekilde yönlendirilmesiyle bazen tendon kılıfındaki daralma ve sıkışma açılabilir ancak bu yöntem cerrahi müdahale kadar etkin değildir.

Tedavi Nasıl Uygulanır? Perkütan enjeksiyon tedavisi, genellikle lokal anestezi altında yapılır. Yöntemde, bir iğne yardımıyla steroid içeren bir solüsyon, doğrudan parmakta sıkışan tendonun etrafındaki alana enjekte edilir. Steroid, bölgedeki iltihaplanmayı ve şişliği azaltarak tendonun hareketini kolaylaştırır.

İğne, avuç içi ya da parmak tabanındaki bölgeye doğru yönlendirilir ve enjeksiyon yapılır. Tedavi sırasında hasta genellikle ağrı hissetmez, ancak bazı hastalar işlem sonrasında geçici bir rahatsızlık hissi duyabilirler.

Steroid enjeksiyonları genellikle birkaç gün içinde etkili olur ve ağrı ile iltihaplanma hızla azalır.şlem genellikle poliklinik ortamında yapılabilir ve hastalar tedavi sonrası günlük aktivitelerine hemen dönebilirler.

Ancak önemli bir nokta enjeksiyonların uzun süreli ve aşırı kullanılmaması gerektiğidir. Steroid enjeksiyonlarının uzun süreli ve aşırı kullanımı, tendon yapılarında hasara yol açabilir. Bu nedenle, tedavi sınırlı sayıda uygulanmalıdır. PArmakta takılma ve ağrı probleminin devam etmesi halinde cerrahi tedavi planlanabilir.

Tetik parmak ameliyatı nasıl yapılır ?

Cerrahide amaç tendonun sıkıştığı bölgedeki “pulley” adı verilen yapıyı gevşetmek veya kesmektir. Bu işlem, tendonun serbestçe kaymasını sağlayarak parmağın düzgün hareket etmesine olanak tanır.Ameliyat, lokal anestezi altında küçük bir kesiyle yapılır ve genellikle başarılı sonuçlar verir. Cerrahi sonrasında hastaların çoğu semptomlardan tamamen kurtulur, ancak nadiren aşırı iyileşme dokusu nedeniyle sertlik oluşabilir.

Cerrahi tedavi genellikle lokal anestezi altında yapılır, bu da hastanın bilincini koruyarak ağrısız bir işlem olmasını sağlar. Ameliyat sırasında, avuç içindeki küçük bir kesi yapılır. Bu kesi, parmağın hareketini engelleyen tendon kılıfı etrafındaki daralma ya da kalınlaşan pulley yapısına ulaşmak için kullanılır. Pulley yapısı gevşetildikten sonra, tendon serbestleşir ve parmak normal hareketine dönebilir.

Ameliyat sonrası süreç nasıl devam ediyor ?

Cerrahi işlem sonrasında hastaların çoğu kısa sürede iyileşir. Ameliyat bölgesinde hafif bir ağrı, şişlik ya da morarma görülebilir, ancak bu durum genellikle kısa sürede geçer. Yara iyileşmesi genellikle hızlıdır ve komplikasyon riski oldukça düşüktür. Ancak, bazı hastalarda aşırı iyileşme dokusu nedeniyle yara bölgesinde sertlikler oluşabilir. Bu tür sertlikler, genellikle evde yapılan masajlar ve fiziksel terapi ile zaman içinde düzelir.

Tetik parmak ameliyat sonrası tekrarlar mı?

Başarılı bir cerrahi müdahale sonrasında, çoğu hastada tekrar tetik parmak gelişimi görülmez. Ancak, nadiren de olsa cerrahiden sonra parmakta aşırı iyileşme dokusu (skarlama) nedeniyle yeni sıkışmalar oluşabilir. Bu durumda, ek tedavi yöntemlerine başvurulabilir

Tetik parmak, erken teşhis ve uygun tedaviyle genellikle iyi sonuçlar verir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirir.

Tetik parmak sorunu enjektör ve enjeksiyon ile çözülebilir mi

El bilekte ve dirsekte sinir sıkışması ve tetik parmak nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri

El enfeksiyonları

El ve parmak enfeksiyonları genellikle göz ardı edilen, basit yaralanmalardan kaynaklanır. Özellikle iğne batması, kıymık batması gibi durumlar, çoğu zaman önemsenmeden tedavi edilmez. Ancak bu yaralanmalar, elin farklı anatomik bölgelerine yayılan ciddi enfeksiyonlara yol açabilir. El ve parmaklarda, her biri farklı fonksiyonlara sahip olan ve birbirinden sınırlarla ayrılmış çeşitli kompartmanlar bulunur. Yabancı cisimler veya açık yaralanmalar vasıtasıyla, enfeksiyon etkenleri bu bölgelere ulaşabilir ve burada lokalize veya daha geniş yayılabilir enfeksiyonlara sebep olabilirler.

Elin derisinde genellikle bulunan mikroorganizmalar, sağlıklı bir bireyde zararsızken; yaralanmalar, çatlamalar, soyulmalar veya sürekli ıslak kalma gibi durumlarla deri bütünlüğü bozulduğunda, bu mikroorganizmalar elin iç bölgelerine geçebilir. Enfeksiyon etkenleri çoğunlukla bakterilerdir, ancak nadiren mantar ve virüsler de bu enfeksiyonlara yol açabilir. Panaris (tırnak kenarları iltihabı), paronişya (tırnak kökü iltihabı) ve felon (pulpa-parmak dokunma yüzeyi iltihabı) parmakların ve elin en çok görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Tırnak etrafındaki enfeksiyonlar, özellikle sürekli ıslak kalan, manikür yaptıran, tırnak yiyen veya tırnaklarını çok kısa kesen kişilerde daha sık görülür. Ayrıca diyabet gibi bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda da parmak enfeksiyonları normalden daha yaygındır.

Bunlar dışında, tenosinovitler (tendon kılıfları boyunca görülen enfeksiyonlar) ve avuç içindeki abseler de diğer sık görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Elin kemiklerinde görülen osteomyelit adlı enfeksiyonlar, genellikle açık yaralanmalarla birlikte oluşan kırıklar sonucu gelişir.

El enfeksiyonlarının tedavisinde genel yaklaşım, antibiyotiklerle enfeksiyon etkeninin üremesini engellemektir. Ayrıca, enfeksiyon apseleşmişse, bu bölgenin drenajı yapılır ve sık pansumanlarla enfekte bölge temizlenir. Bazı ağır vakalarda ise hastanın hastaneye yatırılarak damar yoluyla antibiyotik tedavisi alması gerekebilir. Basit gibi görünen enfeksiyonlar, doğru tedavi edilmezse, zamanla ciddi komplikasyonlara yol açabilir ve kalıcı sekellere neden olabilir. Bu yüzden erken müdahale ve doğru tedavi, elin fonksiyonlarının korunmasında kritik öneme sahiptir.

El enfeksiyonlarında cerrahi dışı tedavi nasıl yapılır?

El enfeksiyonlarının tedavisinde cerrahi dışı ve cerrahi tedavi yöntemleri, enfeksiyonun türüne, şiddetine ve yayılma derecesine bağlı olarak belirlenir. Her iki tedavi yöntemi de elin fonksiyonunu koruma ve enfeksiyonun yayılmasını engelleme amacı taşır, ancak her birinin kullanım alanları farklıdır.

Cerrahi Dışı Tedavi:

Cerrahi dışı tedavi genellikle erken dönemde ve daha hafif, sınırlı enfeksiyonlarda tercih edilir. Bu tedavi yönteminin temel amacı, enfeksiyonun kontrol altına alınması ve bakteriyel üremenin engellenmesidir.

Antibiyotik Tedavisi:

El enfeksiyonlarının çoğunda antibiyotik kullanımı gereklidir. Antibiyotik tedavisi, enfeksiyonun mikrobiyal etkenine göre seçilir. Gram-pozitif bakteriler, özellikle Staphylococcus aureus ve Streptococcus türleri, el enfeksiyonlarının yaygın etkenleridir. Ancak, son yıllarda metisilin dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) vakalarının artışı nedeniyle, tedaviye başlamadan önce bakteriyel kültür ve duyarlılık testleri yapılması önerilebilir. Hafif enfeksiyonlar için oral antibiyotikler yeterli olabilir, ancak daha ciddi vakalarda damar yoluyla antibiyotik tedavisi gerekebilir.

Pansuman ve Temizlik:

Enfekte bölgenin düzenli olarak temizlenmesi, enfeksiyonun yayılmasını önlemek için önemlidir. Sık pansuman değişimi, enfeksiyonun bulunduğu bölgenin kuru tutulması ve sıvı birikintisinin engellenmesi için gereklidir. Pansumanlar, bölgedeki ödemin ve irin birikiminin azaltılmasına yardımcı olur. Antiseptik solüsyonlar kullanarak yapılan temizlik, enfeksiyon etkenlerinin yok edilmesine yardımcı olabilir.

İmmobilizasyon ve Ödem Kontrolü:

El ve parmak enfeksiyonlarında, bölgedeki hareketliliği sınırlamak için elin uygun şekilde sabitlenmesi önemlidir. Bu, ağrının kontrol edilmesine ve enfekte bölgenin iyileşmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, ödemin kontrol altına alınması için elin yukarıda tutulması gerekebilir. Ödemi azaltmak için soğuk kompresler de kullanılabilir.

    Cerrahi Tedavi:

    Cerrahi tedavi, daha ciddi ve yaygın enfeksiyonlarda, apse oluşumu ve dokularda ciddi hasar riski bulunan durumlarda gereklidir. Cerrahi müdahale, enfeksiyonun hızla yayılmasını engellemeye ve iltihaplı bölgenin temizlenmesine yönelik bir adımdır.

    Drenaj:

    Enfeksiyonun apseleştiği durumlarda cerrahi drenaj yapılması gerekir. Apsenin düzgün şekilde boşaltılması, irin birikiminin engellenmesi ve enfeksiyonun yayılmasının önlenmesi için önemlidir. Drenaj, lokal anestezi altında yapılabilir ve apse alanına kesiler açılarak irin ve iltihaplı sıvıların dışarıya akışı sağlanır.

    Fasyotomi ve Debridman:


    Nekrotizan fasiit gibi ciddi enfeksiyonlarda, cerrahi debridman (ölü dokuların temizlenmesi) ve fasciotomi (derin dokulara baskıyı azaltmak için fasya kesilmesi) gerekebilir. Bu tür cerrahi müdahaleler, enfeksiyonun yayılmasını engellemek ve sağlıklı dokuya kan akışının sağlanmasını desteklemek için yapılır. Ayrıca, elin fonksiyonlarını korumak için nekrotik dokuların uzaklaştırılması önemlidir.

    Kemik Enfeksiyonları:
    Osteomiyelit gibi kemik enfeksiyonlarında cerrahi tedavi gerekebilir. Bu durumda, enfekte olan kemiğin temizlenmesi ve drene edilmesi, enfeksiyonun ortadan kaldırılması için elzemdir. Eğer kemikte ciddi hasar oluşmuşsa, iltihaplı bölgenin çıkarılması ve bazen kemik grefti veya stabilizasyon gerekebilir.

    Ameliyat ve Rehabilitasyon:
    Daha ileri seviyedeki enfeksiyonlar, yalnızca enfeksiyonun temizlenmesiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda elin fonksiyonunun yeniden kazanılması için cerrahi onarımlar da gerektirebilir. Enfeksiyon sonrası iyileşme sürecinde, fiziksel terapi ve rehabilitasyon, hareket kısıtlılığının giderilmesi ve elin normal fonksiyonlarına dönmesi için önemlidir.

      Kopek ısırması sonrası dokuların yerine dikilmesi infeksiyon sorunu yaratabilir

      OSTEOARTRİT VE EL

      Osteoartrit, süregelen bir eklem hastalığı olup, eklem kıkırdağı ve komşu kemik dokularda bozulma ile karakterize eklem ağrısına ve tutukluğuna neden olan bir hastalıktır.
      Osteoartrit en sık görülen eklem hastalıklarından birisidir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Ancak erkeklerde daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir.

      Osteoartrit olasılıkla kıkırdağın yapısındaki bağ dokusuna ait maddeleri üreten hücrelerin anormal çalışması sonucu ortaya çıkmaktadır.
      Kemik ağrıları, eklem hareketlerinin kısıtlanması, kemiklerin çok daha kolay incinmesi ve kırılması gibi bulgulara osteoartritli hastalarda sıkça karşılaşılır.
      Hastalık ilerledikçe;
      •    Kemik ağrıları belirginleşir,
      •    Eklem hareketleri kısıtlanır,
      •    Krepitasyon denilen eklem hareketi sırasında tıkırtı sesi gelir ve giderek eklem açılmaz olur,
      •    Parmaklarda en uç eklemlerde çıkıntılar oluşabilir,
      •    Bazı eklemlerde ise eklem bağları gevşeyerek eklem stabilitesi bozulur,
      •    Sırt ağrısı,
      •    Bazen boyun ya da alt omurgada tutulum,
      •    Osteofitlerin (kemik çıkıntıları) sinirlere baskısı sonucu uyuşma,
      •    Kol ve bacaklarda güçsüzlük ve benzeri nörolojik sorunlara da yol açabilir.

      Hastalığın oluşma biçimi yeterince aydınlanamadığından nedene yönelik bir tedavisi yoktur. Ancak gidiş romatoid artrit kadar alevli değildir. Hastalara egzersiz, fizyoterapi, destek araçlar, ilaç tedavileri ve gerekirse cerrahi girişim gibi tedaviler uygulanır. Elde osteoartrit en çok 1. karpometakarpal eklemde görülür. Bu hastalık rizartroz olarak da adlandırılır. El fonksiyonları bozulma noktasına gelindiğinde cerrahi müdahale söz konusu olabilir.

      TENİSÇİ DİRSEĞİ (LATERAL EPİKONDİLİT)

      Tenisçi dirseği olarak da bilinen lateral epikondilit, dirseğin dış tarafa bakan çıkıntılı bölgesinde(lateral epikondil) ağrı ile karakterize bir problemdir. El bileğimizi stabilize etmek ve yukarı doğru (avuç içinin aksi yönüne) kaldırmak ile görevli kaslarımız olan ekstensor kasların dirseğe yapıştığı bu çıkıntılı bölgede dejenere olması ortaya çıkan rahatsızlığın temelini oluşturur.

      Ekstensor kasların gerili durumda iken zorlayan, yineleyici geniş kavrama hareketleri sonrasında(örn. Kasaplarda, boyacılarda…) veya bu bölgeye direkt meydana gelen travmalar sonrasında olulşabilir.

      Dirseğin lateral epikondil olarak adlandırılan dış çıkıntılı bölgesinde dokunmakla hassasiyet ve ağrı en önde gelen şikayettir. (Şekil1) Özellikle kaba cisimleri kavrama sırasında elbileğini büktüren hareketlerde ağrı artar. Hasta çaydanlık kaldırma hareketi gibi hareketlerde dirsek bölgesinde ağrı tariflenir.

      Öncelikle ağrıyı davet eden hareketlerden kaçınmak gerekir. Bu dönemde hastanın kullanmasında sakınca yok ise nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ağrının giderilmesi için tercih edilir. Tenisçi dirseği için özel olarak dizayn edilmiş bantlar, önkolda problemli kas üzerine giydirilebilir.(şekil2) Fizyoterapide ise, germe egzersizleri ile ısıtma ve ultrason hastalara fayda sağlamaktadır. Ağrılı bölgeye yapılan steroid enjeksiyonları tedavide önemli bir yer tutmaktadır. Tüm bu konservatif tedavi yöntemlerine rağmen yaklaşık 4-6 ay yarar görmeyen hastalarda cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi yaklaşımda, dejenere olmuş kas ve tendon kısımları temizlenir. Ancak cerrahiden sonra da fizyoterapi mutlaka tedaviye eklenmelidir.