Diyabetik ayak nedir?
Diyabet, uzun vadede birçok organda çeşitli sorunlara yol açabilir. Bunlardan biri de “diyabetik ayak” olarak bilinen, ayakta yara, enfeksiyon ya da doku ölümü (kangren) gibi ciddi sorunlara neden olan bir durumdur. Diyabetin neden olduğu sinir hasarı (nöropati) ve dolaşım bozukluğu nedeniyle ayakta yara çıkması, iyileşememesi ve zamanla enfekte olması durumudur. Ayakta oluşan bu yaralar, özellikle duyu kaybı olan kişilerde fark edilmediği için ilerleyebilir. Erken fark edilmediğinde, bu durum uzuv kaybına (amputasyon) kadar ilerleyebilir.
Belirtileri Nelerdir?
Diyabetik ayağın belirtileri genellikle yavaş ilerler ve başlangıçta hastalar tarafından fark edilmeyebilir. En yaygın belirtilerden biri, ayakta hissedilen uyuşma ya da karıncalanmadır. Bu durum, diyabetin sinirler üzerindeki olumsuz etkisi sonucunda gelişen periferik nöropatiye bağlıdır. Uyuşma genellikle ayak parmaklarında başlar ve zamanla ayağın tamamına yayılabilir. Aynı şekilde, yanma ya da batma hissi de sık karşılaşılan yakınmalar arasındadır. Bu hisler geceleri artabilir ve hastanın uyku düzenini bozacak düzeye ulaşabilir. Duyusal kayıp ilerledikçe, hasta ağrıyı hissetmemeye başlar. Bu durum, ayakta oluşan küçük yaraların ya da basıya bağlı zedelenmelerin fark edilmemesine yol açar.
Dolaşım bozukluğuna bağlı olarak ayakta soğukluk hissi, ciltte solukluk ya da morarma gibi renk değişiklikleri de görülebilir. Kan akışının azalması nedeniyle cilt beslenemez ve bu da iyileşmeyen yaraların ortaya çıkmasına neden olur. Zamanla ayakta yara oluşabilir; bu yaralar genellikle topuk, ayak tabanı ya da parmak uçlarında gelişir. Yaranın kenarlarında ölü doku, akıntı veya kötü koku gibi enfeksiyon bulguları görülebilir. Ayakta şekil bozuklukları, nasır oluşumu ya da basınç noktalarında ciltte kalınlaşma gibi yapısal değişiklikler de diyabetik ayağın belirtileri arasında yer alır. İlerlemiş olgularda kemik dokuya kadar ulaşan enfeksiyonlar, şiddetli ağrı ve ateş gibi sistemik belirtiler tabloya eklenebilir.
Diyabetik ayak, bu belirtiler ortaya çıktığında çoğu zaman ilerlemiş olur. Bu nedenle belirtiler hafif düzeydeyken bile dikkatli olmak, düzenli ayak muayeneleri yapmak ve herhangi bir anormallik durumunda tıbbi yardım almak son derece önemlidir.
Tanı Nasıl Konulur?
Diyabetik ayak tanısı, hastanın öyküsü, klinik bulguları ve yapılan fiziksel muayene ile konulur. Tanı süreci genellikle hastanın şikayetleri ile başlar. Diyabet hastalarında ayakta ağrı, uyuşma, karıncalanma, yanma hissi, yara oluşumu ya da mevcut yaraların geç iyileşmesi gibi yakınmalar dikkat çeker. Bu belirtiler, hem sinir sistemi (nöropati) hem de damar sistemi (iskemi) ile ilgili olabileceğinden, tanı koyarken bu iki sistem ayrıntılı şekilde değerlendirilir.
Fizik muayene sırasında, ayak derisinde kuruluk, renk değişiklikleri, nasır oluşumu, yara veya ülser varlığı gözlemlenir. Ayakta şekil bozukluğu olup olmadığı kontrol edilir. Dolaşım durumu, ayak atardamarlarının elle hissedilmesiyle (nabız muayenesi) ve gerektiğinde doppler ultrasonografi ile değerlendirilir. Nöropatik tutulum açısından ise duyusal kaybın olup olmadığı test edilir. Bunun için genellikle 10 gramlık monofilament testi, titreşim duyusunu ölçen diyapazon testi ve sıcak-soğuk duyusu değerlendirilir. Refleksler de göz önünde bulundurularak sinir sistemi etkilenimi araştırılır.
Gerekli durumlarda laboratuvar testleri de tanıya yardımcı olur. Kan şekeri seviyeleri, HbA1c değeri, enfeksiyon varlığını gösteren kan değerleri (lökosit sayısı, CRP gibi) incelenir. Eğer ayakta enfekte yara varsa veya kemik enfeksiyonundan şüpheleniliyorsa, radyolojik görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Direkt grafiler, manyetik rezonans görüntüleme (MR) veya bilgisayarlı tomografi (BT) gibi tetkikler bu amaçla kullanılır.
Diyabetik ayak lezyonları bazen çeşitli sınıflama sistemleriyle evrelendirilir. Bunlar arasında en yaygın kullanılanlar Wagner, PEDIS ve Texas sınıflamalarıdır. Bu sınıflamalar, yaranın derinliği, enfeksiyon varlığı, iskemi derecesi gibi faktörleri göz önünde bulundurarak klinik tabloyu netleştirir ve tedavi planının oluşturulmasına yardımcı olur.
Sonuç olarak, diyabetik ayak tanısı kapsamlı bir klinik değerlendirme ile konulur. Erken tanı, ciddi komplikasyonların, özellikle enfeksiyon ve ampütasyonun önlenmesi açısından son derece önemlidir. Bu nedenle diyabet hastalarının ayak sağlığı düzenli aralıklarla kontrol edilmeli ve riskli bireyler erken dönemde tanımlanmalıdır.
Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Diyabetik ayak tedavisi, hastanın kliniğine, yaranın derecesine ve altta yatan problemin türüne (nöropatik, iskemik ya da infekte) göre planlanır ve genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Temel amaç, yaranın iyileştirilmesi, enfeksiyonun kontrol altına alınması, dolaşımın sağlanması ve ayak bütünlüğünün korunarak ampütasyonun önlenmesidir.
Tedavinin ilk adımı, enfeksiyonun olup olmadığının belirlenmesidir. Enfekte yaralarda, uygun kültür sonuçlarına göre seçilmiş sistemik antibiyotik tedavisi başlanır. Yüzeyel enfeksiyonlarda topikal antibiyotikler yeterli olabilirken, derin dokuya veya kemiğe ilerlemiş olgularda intravenöz antibiyotik tedavisi gerekebilir. Enfekte ve nekrotik dokuların temizlenmesi için debridman işlemi uygulanır. Bu işlem, yaranın temizlenmesini sağlar ve iyileşme sürecini hızlandırır.
Yara bakımı tedavinin en kritik aşamalarından biridir. Yara yüzeyine göre seçilen uygun pansuman malzemeleri ile düzenli bakım yapılır. Nem dengesinin korunması, enfeksiyon riskinin azaltılması ve iyileşmeyi destekleyici ürünlerin kullanımı bu süreçte önemlidir. Aynı zamanda, yaranın üzerine sürekli bası oluşması iyileşmeyi engellediğinden, basınç azaltıcı cihazlar ya da özel ayakkabılar kullanılır. Bu yöntem “off-loading” olarak adlandırılır ve özellikle plantar bölgede yer alan ülserlerde büyük önem taşır.
Diyabetik ayakta dolaşım bozukluğu saptandığında, vasküler cerrahi ya da girişimsel radyoloji tarafından yapılacak damar açıcı işlemler gündeme gelir. Periferik arter hastalığına bağlı kan akımının azalması söz konusuysa, balon anjiyoplasti veya bypass cerrahisi gibi yöntemlerle kan dolaşımı artırılabilir. Dolaşım yeterince sağlanmadan yara iyileşmesi mümkün değildir, bu nedenle bu durumun erken dönemde saptanması tedavi sürecinin başarısı açısından kritiktir.
Diyabetik ayak tedavisinde ayrıca metabolik kontrol büyük önem taşır. Kan şekeri düzeylerinin düzenli takip edilmesi ve hedef aralıkta tutulması gerekir. Yüksek kan şekeri, hem bağışıklık sistemini baskılar hem de yara iyileşmesini geciktirir. Bu nedenle hastanın diyabet tedavisi, beslenmesi ve yaşam tarzı da gözden geçirilerek yeniden düzenlenir.
İlerlemiş ya da tedaviye yanıt vermeyen olgularda, özellikle derin enfeksiyon ya da nekroz varsa, cerrahi girişim gerekebilir. Bu girişimler arasında parmak amputasyonu, kısmî ayak amputasyonları veya nadiren daha yüksek seviyede ampütasyonlar yer alabilir. Ancak bu, genellikle son çare olarak değerlendirilir.
Diyabetik ayak tedavisinin başarılı olabilmesi için, tedavi sürecinin sadece mevcut yaranın iyileştirilmesine değil, aynı zamanda tekrar oluşumun engellenmesine de odaklanması gerekir. Bu amaçla hastaya ayak bakımı eğitimi verilir, uygun ayakkabı kullanımı sağlanır ve düzenli kontrollerle riskli durumların erken fark edilmesi hedeflenir.
Diyabetik Ayakta Tıkalı Damar Açılır mı ?
Anjiyoplasti, diyabetik ayakta dolaşım bozukluğuna bağlı yara iyileşmesinin geciktiği ya da durduğu durumlarda uygulanan, damarları açmaya yönelik girişimsel bir tedavi yöntemidir. Diyabet, özellikle alt ekstremite damarlarında (özellikle bacak ve ayak damarlarında) tıkanıklığa yol açarak dokulara yeterli oksijen ve besin gitmesini engeller. Bu durum “iskemik diyabetik ayak” olarak tanımlanır ve yara iyileşmesini ciddi şekilde bozar.
Anjiyoplasti işleminde, daralmış ya da tıkanmış damar bölgesine kateter yoluyla ulaşılarak bir balon yardımıyla damar genişletilir. Bazı durumlarda balonla birlikte stent de yerleştirilerek damar açıklığının uzun süre korunması sağlanır. İşlem genellikle kasık ya da diz arkası gibi bölgelerden girilerek yapılır ve lokal anestezi altında gerçekleştirilir.
Diyabetik ayak hastalarında anjiyoplastinin amacı, ayak bölgesine kan akımını artırarak yaranın iyileşmesini mümkün kılmak ve ampütasyon riskini azaltmaktır. Başarı oranı, damarın durumu ve hastalığın yaygınlığına göre değişmekle birlikte, uygun hastalarda oldukça etkili bir tedavi seçeneğidir. Anjiyoplasti sonrasında yara bakımı ve kan şekeri kontrolü ile birlikte multidisipliner takip, tedavinin başarısını belirleyen temel unsurlardır.
Cerrahi Müdahale
Diyabetik ayakta enfeksiyonun yayılması, nekroz (doku ölümü) oluşması veya damar tıkanıklığına bağlı doku canlılığının kaybı durumlarında gündeme gelir. Müdahale küçük cerrahi temizleme işlemleri (debridman) olabileceği gibi, parmak, ayak ya da bacak seviyesinde ampütasyon da gerekebilir. Amaç, enfeksiyonun yayılmasını önlemek ve hastanın yaşamını korumaktır. Cerrahi öncesi dolaşım ve enfeksiyon durumu dikkatle değerlendirilir.
Diyabetik Ayaktan Korunma yöntemleri arasında en önemlisi kan şekeri kontrolünün sağlanmasıdır. Bunun dışında, hastalar ayaklarını her gün kontrol etmeli, küçük kesik ve yaralanmalarda bile hemen sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Uygun, ortopedik ayakkabılar tercih edilmeli, çıplak ayakla gezilmemeli ve düzenli ayak bakımı yapılmalıdır. Ayrıca sigaradan uzak durmak ve düzenli doktor kontrolü de korunmada büyük rol oynar.